Mittwoch, 2. Februar 2011

totaliter

totaliter sistemlerin yanlisi olan insanlar, yada daha dogrusu totaliter felsefeler yazan düsünürler herseyin böyle daha kolay oldugunu düsündükleri icin yazmamislardir. mesela marksizm ve idealizm (hegel, schelling) totaliter felsefelerdir - bilindigi gibi. bu sistemlerin icinde prensipler rölatif degildir bütün sistemi son kertede bir prensibe oturtma gayreti vardir ve bastan sona kadar tutarli olma kosulu vardir. bir tür monizm (bircilik) denilebilir.
bu tür bir monizm ise keyfi bir talep degildir, yada böyle daha faydali olur motivasyonuyla yola cikilmaz. bu daha cok insan aklinin bir özelligidir. insan akli bütün olgularin zincirini tutarli düsünmek ister, yani celiskisiz düsünmek ister, olgularin zinciri ise dünyadaki karsimiza cikan fenomenlerdir - biz dahil.

bir bardagin hem dolu hemde bos oldugunu söyleyen birisi, ayni zamanda bir olgunun hem dogru hem yanlis olabileceginide iddia etmis olur. bu kisinin yaptigi ifadeyle kendi kendisini celiskiye sokmus olmasi zaten net. cünkü ciddiye alindigi zaman söylemis oldugu seyin ciddi alinmamasi gerektigi anlasilir. cünkü söyledigi seyin hem dogru hem yanlis olabildigini ifade etmis olur son kertede. bütün bu relativizm belasi basimiza Einstein sonrasi 'yeni' fizik anlayisindan gelmiyor, belirli bir etkisi kacinilmaz olsa da daha cok totalier sistemlere olan direnisten kaynaklaniyor.

totaliter sistemlerin yanlisi olmasamda kendi iclerinde mantikli olduklarini düsünüyorum. pratikte özgürlügü kisitlayan fasizan yapilar göstermeleri onlarin o baslarindaki gri gölgeden kurtulamayislarini acikliyor. teori ve pratigin paralelligi tartismasina girmeden, totaliter kavraminin bu gri gölgeden cikarilip ayrica degerlendirilmesi gerektigini düsünüyorum. yukarida bahsettigim gibi totaliter bir seyin totalini (mesela faturalarda görürüz, ya da bir karenin totali gibide kullaniriz) yani bir olgunun bütününü anlamaya calisma aslinda birazda aklin bir emridir. gündelik hayatta sürekli karisimiza cikan bir taleptir bu. bütün sebep-sonuc iliskilerini düsünürken sürekli totale varmaya calisiriz, bunu böyle altini cizerek yapmayiz bu daha cok aklin sessiz bir talebidir, beyin olayi bütününde degerlendirip o dosyayi dogru tanimlamak ister, dogru idrak etmek ister ve bunun icin zincirin diger parcalarini anlamaya gayret eder. Zinricin bütün incilerini kavrayamayiz, "bos alanlar" var diyen postmodernizm de aslinda zinciri tamamlama gayreti icinden cikamadigi icin adlandiramadigi seylere "bos alanlari" kabul edelim demistir. görüldügü gibi gayret olarak orda da vardir totale cikma istegi. ama bu istekten cok bir emirdir, mantigin bir talebidir. o yüzden idealizme mal edilmemesi gerekilir, edilse edilse insan aklina ve insani düsünce bicimine dava acilmasi gerekilir. eger postmodernizminde böyle bir sessiz talebi olmasaydi "bos alan" kavramini hic kullanma geregini duymazdi ki, yani bir problemi bu sekilde cözme cabasina hic girmezdi. bu da tabi kültürün 'gelismesiyle' insan aklinin bir kültürden(gelenekten; sanattan, soyut bilgilerden, vs.) gecmesi, insanin hayata karsi durusunu biraz daha yumsatmis olmasi sebebiyle aciklanamayan fenomenlere "bos alan" olarak bakmak aslinda gayet cagdas, gayet beklenesi bir durum. ve ideaist felsefeden hic birinin red edecegi bir kavram degildir. gelistikce ideolojiler bana sahip olmasin durusundan cok, bazi ideolojilerin söyledigi seylere sahip cikmak gerektigini hep daha cok düsünür oldum.

1 Kommentar:

  1. bu yazı tamamen sana mı ait dream white? hani türkçem iyi değil gibi birşeyler demiştin bir ara sanırım.e gayet iyiymiş yani. :)

    sen nasıl bakıyorsun peki? totaliter tarafa mı meyillisin yoksa daha özgürlükçü bir yapıya mı?

    AntwortenLöschen