Samstag, 27. November 2010

savaş

Lenin icin savaş (Clausewitz'in tanimininda oldugu gibi) politikanin baska araclarla - siddet ile- devamidir. O yüzden Lenin'e göre belirli bir savaşin hangi tarihsel kosullarla gelistigini, savaşi hangi siniflarin hangi amacla yönettigini incelemek lazim. Bu ayni zamanda Lenin'nin (Marx ve Engel'de oldugu gibi) savaş siddetini kabul ettigini gösterir. Emperyalist savaş anlayisi ama düsmanini yok etmekten cok, onu ezip köle etmek, iktidar enstrümanlarini nötrleştirmek ve yeniden insa ettigi iktidar iliskilerinin bazinda kendi amaclarini kabul ettirmek, dolayisiyla burda amaclanan baristan cok emperyalist bir haydutluktur. Clausewitz'e göre bu durum savaşin sivil metodlarla devami olurdu.

son care şiddet denildiginde insan varligiyla catiştigi icin kabullenmekte zorlaniyor. öte yandan şiddetin bir cok surati var, bunun ceşitliginide zaten en cok kapitalizmden ögrendik. baska bir yazimda kapitalizmin kara listesinden bahsetmistim, ama güncel bir örnek vermek gerekirse bu kara listeden: Amerika'da her sene 8 000 vardiyali isci uykusuzluktan dolayi trafik kazasinda ölüyor. Vardiyali isci sayisi bugün dünyanin ücte birini kapsiyor. caliş yada öl mantigiyla isleyen bir sistemin icinde bu tür durumlarin olmasi sasirtmamasi gerekir artik.
kapitalizmin şiddeti denildiginde hep insan ölümü düsünülmek zorunda degil, özellikle kapitalizmin büsbütün oturmamis oldugu Türkiye gibi ülkelerde iscilerin bazen şefleri tarafindan nasil bir (psikolojik, sözlü, sözsüz, vs..) şiddete maruz kaldiklarini tahmin etmek icin büyük bir hayal dünyasina ihtiyaci yok insanin.
O yüzden kapitalizm şiddet uygulamiyor neden biz uygulayalim demek yanlis bir yargi. bunun üzerine sadece 'daha ne uygulasin?' demek uygun bir cevap olur.

Sonntag, 14. November 2010

pozisyon II (dedüksiyon problemi)

humboldt'un cok meshur bir sözü vardir 'hic bir yerden bakmak bakmak degildir' diye. mutlaka bir noktadan dünyayi algiliyoruz, yani her zaman bilsekte bilmesekte bir pozisyon sahibiyiz. Isin zor yönü  aklin mutlakligi, zekanin eldekini, gönlün maneviyati arzulamasi. er ya da gec bir kimlikle hesaplasarak (ya da hesaplasmayarak) bir gömlege bürünüyoruz, ne diyor foucault 'izm'ler düsüncelerimize giydirilmis yanar gömleklerdir', bu ideolojilerin yani sira birde etnik kimlikler var, yani dil dedigimiz sirtimizdaki atlas, gercege/gerceklere göre yapilanmis kimligi barindiran ayri bir diyar.
devami gelicek..

Mittwoch, 3. November 2010

mutfak

komünizm mutfakta baslar. Brecht'e göre öyle degilmis, mutfakta zaman kaybedermis komünist.
very paradox.

Dienstag, 2. November 2010

nehrin öbür tarafi

'kis depresyonu mu' diye soruyor, 'o nasil bir sey' diye merakla soruyorum, oysa mevsimlik depresyonlari atali cok oldugunu bilmiyor, bilmeden konusmaya devam ediyor..
ne kadar naif diye düsünüyorum, bir an icin acaba icini biraz karartsam mi diye tartmaya basliyorum,
vazgeciyorum cünkü bütün o tepeden bakisi ve cok bilmisligi onu yine sevimli kiliyor, 'bosver' diyorum hem ona hem kendime.