Samstag, 29. Oktober 2011

yasagin verimi

Paulus ve Lacan'a göre öznenin yasak iliskisi cok verimli bir iliski - bunu ne positiv ne de negatif görüyorlar. yani yasak oldugu icin bi takim 'günahlar' cigneniyor, arzu iliskileri kuruluyor. bir eksiklik bir orda olmayani arzulama durumu, tabi ki sadece yasak olanla insa olmuyor bu iliski. mesela felsefe tarihinde söyle bir prensip herkes tarafindan kabul edilmis: celiskisiz düsünce. misal: üzerinde yazdigim masa hem kirmizi olup hemde siyah olamaz, ya kirmizidir ya da siyahtir. baska bir örnek aristotelesten olsun: yürürken önümde bir cukur görüyorum hem o cukura basinca düsebilcegimi düsünüp hemde düsmeyecegimi düsünmem bir celiski. bir karar verip ya basmam ya da basmama gerekir, her iki eylemi ayni anda yapamam. cok kaba üstünden gectim ama sanirim örnegin icindeki mantik net. simdi A = A örneginde tamda bu söyleniliyor, A ya masadir ya masa degildir, A ya cukurdur ya degildir, ama her ikisi ayni anda olamaz. eger A = A ise o zaman burda bir celiskide yasaklanmis oluyor yani tertium non datur, bu ikilem icinde bir ücüncü alternatif yasaklaniyor. bunu anlatmasi cok daha güc. ama A = B demek bizi bir yere götürmez, ben cukura düsüp düsmeyecegimi kestirirken cukurun bir merdiven olabilcegini düsünmem sacma olur. ya cukurdur icine düsübilirim ya da degildir üstünden gecerim, bu iki alternatif arasinda düsünürken bir ücüncü B cikmasi aklin calisma bicimine denk degil, denk olmadigi icin ücüncü alternatif yasaklanir. bu anlatim bicimi cok kaba oldu ama asagi yukari bu denmek isteniyor bu ilke ile, yani türkcesi sanirim özdeslik yasasi. 
aklimiz böyle calisirken sürekli bir celiskide takili kalmamizin sebebi bu olabilir mi acaba, belki hicte akil tembelligi degildir. yani celiskilerden uzak durmaya calisirken belki tam da bu Paulusun bahsettigi yasak iliskisi bizi kendimizle tutarli düsünme biciminiden alikoyuyor olamaz mi? celiskisinin varligi, celiskiye düsmek, yasagi kirmak, tutarsizligi yasamak  belki cok cazip geliyordur, belki Freud'un Todestrieb'i budur, belki bu iki dogru arasindaki cazip iliski icinde varolabiliyoruz. Sigarayi icmenin zararli oldugunu bildigimiz halde iciyorsak, vs. vs. bu bizim kendimizi hayatta tuttma güdüsünün tersi olan ölüm güdüsünün üzerimizdeki agirligi, kendi kendini yok edebilme ihtimalinin bilinci ve bunun keyfi neden olmasin.

Freitag, 14. Oktober 2011

bilgi

insanin bilgi iliskisi cok fenomanl bir sey gercekten. hegel bilgi kendisine geldiginde - ulastiginda cemberine yeniden baslar diyor. yani bilgi bilginin arkadasindan kosuyor - sürekli olarak. ama tabi hersey bilgi icin demek zor. mesela heidegger biraz daha romantik yaklasiyor olaya sevgilisine söyle hitab ederken "seni düsündügüm icin, sendeyim.." yani birisini düsünmek onda olmak demek, bu düsünceye ontolojik bir boyut kazandiriyor heidegger. 
birazda su cikmiyor mu burdan: neyi düsünüyorsak ondayiz, dolayisiyla ne düsünüyorsak o yuz gibi cok subversiv bir söylem cikiyor. beynine bir sürü düsünce bicimini davet etmemis insanlarda biraz da bundan yakiniyoruz - ki bende kendimde bundan yakinirim - ne kadar azsin, ya da ne kadar bossun, sanki bütün o fikirler Dostojewskinin dedigi gibi insanin karakterini gösteren unsurlar. Kant'inda dedigi gibi insanin ruhunu fikirlerinde görüyoruz. ne kadarini icine almis ya da gelistirmis diye.. Hegel icin bilgi saf bilgi degil, tabi ki en cokta Ötekiyle kazanilan bilgi bu, hegel'in bir cok düsünürden cok daha modern bir düsünür oldugunu düsünüyorum, bize belki hepsinden daha yakin olan bir düsünce tarzina sahipti. bunun sebebide sanirim tamamen soyut kavramlarla calismasi sanirim.