Sonntag, 23. Mai 2010

özgürlük - materyalizm

filozoflarin ve nörofizyologlarin arasinda en az on seneden beri süren ve son bes seneden beri dorugunu yasayan tartismada dünün marxistlerinin nörofizyologlari ve beyin arastirmacilarini savunmalari  gercekten cok garip.

Bahsi gecen tartismada nörofizyologlar özgürlügün varolmadigini, bunun insanligin en büyük yanilgilarindan bir tanesi oldugunu, herseyin önceden nöronlarin arasinda bir programlama ve hesaplama oldugunu, ve özgür iradenenin insan beyninin hic bir yerinde bulunmadigi icin insanin biolojik bir robot oldugunu iddia etmelerinden ibaret. filozoflar beklenilen tepkiyi göstererek özgürlük kavraminin bir metafizik kavram oldugunu ve maddeye indirgenemiycegini, özellikle makinelerle arastiralamiycagini savunuyorlar. tartismanin kabaca özeti bu.

bu tartismada nörofizyologlarin tarafini tutan garip marxistleri pek anlayamiyorum, muhtemelen hoyrat bir materyalizm anlayisindan kaynaklanan bir yaklasim ve metafizik gölgesinde olan herseye önyargili yaklasimlari. hal böyleyken herseyi maddeye indirgeyen ve bu yüzden kolayca aciklayabilen teorilere yenik düsüyorlar.
özgürlük kavramini belki marx'tan baska hic bir filozof bu kadar fazla kullanmamistir - ve ugrunda savasmamistir. bugünün bilim anlayisi neoliberalizmle el ele gelistigi icin, neoliberalizm bu bilimlerin aldiklari sonuclari piyasada kendi avantaji haline getirebildigi icin ve sürekli insana bu sistemden baska bir alternatifleri olmadigini empoze ettigi icin tabi ki Wolf Singer gibi nörofizyologlarin arastirmalari bu faşist sistemin isine yariyor. Bu tür bir yaklasimi sadece metafizik düsmanligi yüzünden ve bu sebepten dolayi hayatini bu önyargi üzerine kuran basit ve hoyrat bir materyalizm anlayisinin savunucularina marx'i yeniden okumalarini öneriyorum. marx ampirik egilimleri oldugu kadar rasyonel egilimleri olan bir düsünürdü, düsüncelerinde - teorilerinde bir cok metafizik kosullar yapardi, bunun en belirgin örneklerinden bir tanesi mesela 'görünüsü' diyalektik sekilde aciklamasi, ve bunun gibi bir sürü örnek..
metafizigi sadece fizik ötesi bir alan olarak ele alan ve bu alani tanriyla yada anlasilamayanla bagdastiran bir ziyniyetin kinadigi esoterizmle ugrasan dogmatik ziyniyetin hic bir farki yok. bu isler marx okuyup, üstüne biraz komunist literatürle halledilcek isler digil, yetse yetse kavramlarla biraz hava atmaya yeter.

6 Kommentare:

  1. Selamlar,

    Özgürlük diye bir şeyin olmadığı kabulune nörofizyologların ihtiyacı var muhtemelen, her kararın arkasındaki nörofizyolojik süreci görebilmek için. Tahminim, nörofizyoloji biliminin bu kabul üstünden kurulduğu yönünde. Yani, nörofizyologlar özgürlüğün olmadığını iddia edemezler, çünkü buldukları bilgiler zaten bu kabule dayanıyor. Bu yüzden bir nörofizyologun çıkıp özgürlük yoktur demesi, bana komik geliyor, çünkü böyle bir iddia felsefe bilmemekten öte, nörofizyoloji bilmemenin bir sonucu gibi geliyor bana. Ya da nörofizyologlar cemaatinde, nörofizyolojinin temel kabullerinin bilinmesinin gereksiz görülmesinin sonucu olabilir. Ki, bu az çok çoğu bilimde var galiba.

    Hegel'i, Kant'ı okuyan ve yaklaşımını bunların ötesine kurmaya çalışan Marx'ın takipçilerinin bu kadar yobaz pozitivistlere dönüşmesi benim için de ciddi bir açmaz. Suçu Engels'e ve Lenin'e atasım var, ama bu konudaki cehaletim tutuyor beni.

    AntwortenLöschen
  2. Marksistlerin tartıştığı irade özgürlüğü daha sosyal teorik bir irade özgürlüğü.

    Özgürlükle yalnız irade özgürlüğü kast edilmiyor, kendi kaderini tayin etmeye kadar bir çok şey tartışılıyor siyasetin alanında şiarlaşarak.

    Sınıfsız toplum tartışmasında mesele edilen özgürleşme hem bilinç üzerine tartışmanın bir kesitini de oluşturuyor, hem de çalışan, üreten insanın dünyasıyla (maddi, manevi)dengesi içerisinde utopize ediliyor.

    Yukarda bahsettiğiniz sorunlar analitik eylem teorisinin sorunlarıdır, bkz. Davidson ... her anlamıyla "özgürlük" sorunsalına "relevant" değildir.

    bir dönemler determinizm ve indeterminizim ilkinin özgür iradeye yol açacağı ikincisini ise özgür iradeyi yadsıyacağı önkabulleriyle tartışılırdı. sonradan determinizmin özgür iradeye yol açacağı düşünülmeye başlandı, indeterminizmin rastgeleselliği(msiliği) vesaire üzerinden.

    Şimdlerde ne diyorlar pek takip etmiyorum, ya da beni pek ilgilendirmiyor. Bu tip tartışmalar çeşitli alanların yardımıyla, diliyle ve çeşitli tıkanmalarda yeniden yeniden şekillenir. Genellikle tekrar veya yeniden keşiften ibarettir. Tartışanlar ve eleştirenler açısından öğreticidir.

    yukardaki tartışmada vücutlanma, irade, düalite vb. de başka bir dille tartışılıyor, aynı zamanda...

    Aynı sorun 70li yıllarda newton ve kuantum mekaniği üzerinden tartışılırdı. mikro ve makro fizikler ayrımına da vararak.

    Hem davidsso'un hem de yeni tartışmacıların söyledikleri şu ya da bu düzeyde/boyutta ilginç olabilir. Ancak sorunun kendisinin DÜNYASI ile örtüşmez. Filozofların işi buralardadır.

    Metafizik, ontoloji diye bir şeyi çoğu filozof kabullenmez zaten ve üstüne üstlük bu metafizik hokus pokusun ve ezoterinin alanı metafizikle hiç bir biçimde alakalı değildir. Hiç bir dinin tasavvufunda da (Gazali, Buber, Levinas vb) metafizik populer ezoterizmin metafizik kavrayışına rastlamayız. Felsefedeki anlam doğrusudur ancak evrilerek değişerek anlamda ayrışmaya uğrayarak günümüze gelmiştir.

    Bugün metafizik ve ontoloji vardır yokturu pek tartışmıyoruz, yani bir başka boyutta tartışanlar da akademik anlamıyla tartışmıyorlar: Bazı soruların ve sorunların alanı olarak!

    "Marksistler" konusunda da bir diyeceğim var: Bütüncül bir marksist kavramı yoktur, markstan yola çıkarak veya onla alaka kurarak tartışan bir birine rakip her düşünürü kapsar, çünkü eleştirel bir duruş marksizmden gelmese de düşünmenin bireyselliğinden gelir (bence iki taraftan da geldiğini düşünmekte sakınca yok)... bireysellikle bireycilik kastedilmiyor dışardan okuyanlara vurgulayalım.

    Buradaki ekol olarak "marksistler", düşünce ve tartışma alanlarından çok, konsensus ya da ideoloji (marksın yanlış bilinç dediği şey)düzeyinde ortak fikir vurgulamaların, deklarasyonlarının alanına gönderme yapıyor ki, kollektifler marksizmde bile tartışmaz, tartıştığında adı ideolojik tartışma olur...

    AntwortenLöschen
  3. ideolojik tartışma ortak tasavvurların, ezber demeyelim buna bazan ezber de olsa, konsensusun, varılmış uzlaşma ve anlaşmanın en iyi gerekçelerini açığa çıkarma çabasını da içerdiğinden praksis olarak da görülebilir.

    (buradaki praksis kavramını belagatın yani retoriğin hakikatle olan bağıyla kavramak gerekir)

    uzatmayalım ve karıştırmayalım. bu son karışmam olsun, son hakkımı da kullandım arada bir sizleri okumaya devam edeceğim, bir şey yazmasam da. zamanım yok. değinip geçtiğim şeyleri açıklamaya kalkışmamam arguman sıralayıp uzatmamak içindi.

    Başarılar diliyorum efendim, okumalarınızda...

    AntwortenLöschen
  4. bir not daha efendim: praksis olarak görülebilir dedim. bunu ezberden ibaret değildir, tüm tartışma ve düşüncenin olması gerektiği gibidir demek istedim. Fronesis ve praksisi kollektif tartışmanın alanına sıkıştırmak, kuramı abartmak istediğimden değil, kuramsal felsefeci olsam da:)

    Bu notla birlikte hoşçakalın diyebilirim artık :)

    AntwortenLöschen
  5. insan korkuları, takıntıları, önyargıları olan aciz ve topluluk kurallarına tabi bir varlıktır dolayısıyla onun için pür bir özgürlükten bahsedemeyiz. özgür düşünce ile özgür irade farklı şeyler olarak ele alınmalı. irade fiiliyat için gerekli bir unsur değil midir? gerçi her ikisi için de yine pür bir özgürlük düşünülemez zira insan sınırlarla yaşamaya mahkum, sınırlı bir varlıktır.

    AntwortenLöschen
  6. özgürlük üzerine bir cok tanim var, hepsine girmeye gerek yok, özellikle bu özgürlük tartismasi icerisinde Peter Bieri'nin(filozof) cok güzel tanimlari var. dedigim gibi bütün bunlara girmeden sunu diyebilirim. bu arastirmacilar insanin beyninde ne özgürlük hissini - alanini nede özgür iradeye isaret eden bir alan bulduklarini iddia ediyorlar -ampirik deneyleriyle. özgür irade dedigimiz seyin nöronlar tarafindan kalkule edilip beynin karar verdigini, dolayisiyla "ben" diye bir seyin olmadiginida söylüyorlar.

    özgür iradenin olmayisi -anonymusun da dedigi gibi- determinizm icinde yasadigimiz anlamina geliyor, yani nöronlarimizin kurbaniyiz, hic bir otonomimiz yok. bu anlayis hukugun subjeyi yargilamasindaki süreci ve sonuclarida etkiliyor demek anlamina geliyor. yani her hangi bir suclu ben suclu digilim, beynim karar verdi gibi bir savunmada bulunabilir eger nörofizyologlarin sonuclari ciddi alinirsa.

    ne kadar kosullar subjeyi belirlesede subjenin determizm yüzünden otonom olmayisi kabul edilemez bir yargi. özgür iradenin olmayisi bütün özgürlük hisselerininde bir yanilgi oldugunu ifade ediyor, - ediyorlar. özgür iradenin olmadigi yerde özgürlükten bahsedilemez.

    önceden hazirlanan makinelerle, yani sinirli sonuclar veren makinelerle beynin icinde özgürlügü yada özgür iradeyi aramak, onu (tabiki) bulamamak, sonrada bu tür bir olayin olmadigini iddia etmek komik. beyin beyni arastiriyor ve sinirli bilgilerle sinirli sonuclara variyor, .. aslinda gülüp gecmek lazim, ama zaten mesele bu özgürlük tartismasi digildi, daha cok metafizige önyargili olan materyalistlerin garip duruslari.

    AntwortenLöschen